Vecîz ve özlü söz söylemek, az lafızla çok anlam ifade etmek, birçok anlamı az lafızda toplamak demektir. Îcâz, belâğat ilminde bir sanat olup, itnab sanatının zıddıdır. Îcâz, iki kısımdır:
1- Îcâz-ı kasr: Bu, lafzı ile veciz olan ifade yani kelime düşmesi (hazf) olmadan az sözle çok anlam ifade etmektir. Bu îcâzda manaya nispetle lafız, bilinenden az olur. "İnnallahe ye'mürü bi'l-adli ve'l-ihsâni..." diye başlayan Nahl sûresinin 90. âyeti bu icâza en çarpıcı örnektir. Bu âyet, hayır ve şer, iyi ve kötü, doğru ve yanlış olan bütün inanç, söz, fiil ve davranışları ifade etmektedir.
2- Îcâz-ı hazf: Bu, kelimenin yani harf veya fiil veya isim veya cümlenin veya daha çoğunun düşmesiyle yapılır. Düşen kelimeye bir karine vardır. "Câe Rabbüke ve'l-Melekü saffen saffen" (ve melekler saf saf iken Rabbin' (in emri) geldiği vakit (Fecr, 89/22) âyetinde "câ'e" (geldi) fiilinden sonra "rabbüke" (senin Rabbin) terkibinden önce "emrü" kelimesi hazfedilmiştir. Gelen, Allah'ın zatı değil emri, fermanıdır.
Îcâz sanatı, Kur'ân'da çok kullanılmıştır. Kur'ân'ı anlayabilmek için icâz ve diğer edebî sanatların bilinmesi şarttır.
|