To establish a relation: ilişki kurmak: أسس علاقة
To improve ( situation, condition ): iyiye gitmek: تحسن ( وضع، حالة )
Allied forces: müttefik güçler: قوات التحالف
To release sb immediately: derhal serbest bırakmak: أطلق سراح الفلان فورا
Diplomatik relation: diplomatik ilişki: علاقة دبلوماسية
To sever relation: ilişkiye son vermek: قطع علاقة
To abide by a resolution: karara uymak: التزم ب قرار
To dwell on a matter: üzerinde durmak: شدد على موضوع
To suppress terrorism: terörizmi ortadan kaldırmak:قضى على الإرهاب
Accusation of corruption: yolsuzluk suçlaması: تهمة الفساد
Sectarian violence: mezhep çatışması: عنف طائفي
To pose a threat: tehdit oluşturmak: شكل تهديدا
Right and left wing parties: sağ ve sol partiler: أحزاب اليمين واليسار
Outbreak of the clashes: çatışmaların çıkması: اندلاع الاشتباكات
To result in: sonuçlanmak: أسفر عن
To form a government: hükümet kurmak: شكل حكومة
To appoint sb to do sth: görevlendirmek: كلف فلانا ب
To be commited to: kendini bir şeye adamak: كان ملتزما ب
Extreme approach: uç bakış açısı: اتجاه متطرف
Devastating effect: yıkıcı etki: تأثير مدمر
Deployment of the forces: güç konuşlandırılması:نشر القوات
Diplomatic immunity: diplomatik dokunulmazlık: حصانة دبلوماسية
To sign a peace treaty: barış anlaşması imzalamak: وقًع معاهدة السلام
Bilateral talks: ikili görüşmeler: محادثات ثنائية
To be in favour of sth: -in yanında olmak: عبرعن تأييد ل
To play a mediating role: arabuluculuk yapmak: قام بدورالوسيط
To lift sanctions: yaptırımı kaldırmak: رفع عقوبة
Diplomatic chaos: diplomatik kaos: الفوضى الدبلوماسي
To arouse anger: kızgınlık uyandırmak : أثار الغضب
International community: uluslararası toplum : المجتمع الدولي
A face-saving compromise: durumu kurtaran uzlaşma: حل وسط يحفظ لماء الوجه
To play a part: rol oynamak: لعب دورا
To prevent bloodshed: kan dökülmesini önlemek: منع إراقة الدماء
A fruitful result: verimli sonuç: نتيجة مثمرة
Total disarmament: tam silahzızlanma: نزع السلاح الكامل
High-ranking official: üst düzey yetkili: مسؤول رفيع المستوى
To stage a cross-border operation: sınır ötesi operasyon düzenlemek:شن عملية عسكرية عبر الحدود
Drug smuggling: uyuşturucu kaçakçılığı: تهريب المخدرات
To launch a project: bir proje başlatmak: أطلق مشروعا
To make a concession: taviz vermek: قدم تنازلا
Neighbouring country: komşu ülkeالبلد المجاور :
Freedom of speech: ifade özgürlüğü: حرية التعبير
To come to the fore: su yüzüne çıkmak: بدا أكيدة و واضحة للعيان
To be within limits: belli sınırlar içinde olmak: كان ضمن حدود
To be essential ( for sb ) to do sth: gerekli olmak : من المفروض أن
To be inevitable ( for sb ) to do sth: kaçınılmaz olmak: من المحتوم على فلان أن
To encounter a sanction: yaptırımla karşılaşmak: واجه عقوبة
To come into power: iktidara gelmek: وصل إلى السلطة
To cause a stir: sansasyona neden olmak: أثار قلقا
General election: genel seçim: انتخاب تشريعي
Secular circles: laik çevreler: جماعات علمانية
To impose a sanction on: yaptırım uygulamak: فرض عقوبة على
To be out of the question: söz konusu olmamak :أمر غير قابل للجدل
To obey a sanction: yaptırıma uymak: خضع ل عقوبة
For fear that: korkusyla: خشبة أن
To lead to: yol açmak: أدى إلى
To conduct an investigation: soruşturma yapmak: أجرى تحقيقا
Overwhelming majority: ezici çoğunluk: أغلبية ساحق
On the pretext that: gerekçesiyle: بدعوى أن
To conduc a military action: askeri operasyon düzenlemek:قام بعملية عسكرية
To persist in: ısrar etmek: أصر على
To make a speech: konuşma yapmak: ألقى كلمة
To put sth into practice: uygulamaya koymak: وضعه قيد التطبيق
As soon as possible: mümkün olan en kısa zamanda: في أسرع وقت ممكن
To pay a short visit: kısa bir ziyarette bulunmak: قام بزيارة قصيرة
To come into force: yürürlüğe girmek: دخل في حيز التنفيذ
To adopt a ceasefire: ateşkes kararı almak:وافق على وقف إطلاق النار
To warn of stg: uyarıda bulunmak: حذر من
Controversial bill: tartışmalı yasa tasarısı: مشروع القانون + المثير للجدل
The alleged genocide of Armenians: sözde Ermeni soykırımı: الإبادة المزعومة الأرمنية
To put on a trial: mahkemeye çıkarmak أحال إلى المحكمة :
To escape a war: savaştan kaçmak هرب من الحرب :
A reliable source: güvenilir kaynak: مصدر موثوق به
A large-scale operation: geniş çaplı operasyon: عملية واسعة النطاق
To bring about: beraberinde getirmek:عن تمخض
Far-reaching consequence: geniş kapsamlı : عاقبة بعيدة الأثر
To leave a post: görevden ayrılmak: تخلى عن منصب
To conduct a love affair with sb: aşk ilişkisi yaşamak: أقام علاقة غرامية
To come in for a criticism: eleştiriye maruz kalmak: تعرض لانتقاد
Diplomatic compromise: diplomatik uzlaşma: تسوية دبلوماسية
To issue a statement: demeç vermek: أدلى بتصريح
Fragile peace process: kırılgan barış süreci: عملية السلام الهشة
To reach a deadlock: çıkmaza girmek: وصل إلى مأزق
To claim lives: can almak: حصد الأرواح
Stepped up effort: artan gayret: جهود مكثفة
To come up with a plan: plan önermek : أتى ب خطة
To stamp out violence: şiddete son vermek: أخمد توترا
To underscore the importance of sth: önemini vurgulamak: أكد على أهمية
To act with common sense: sağduyu ile davranmak: تحلى بالفطرة السليمة
To hold talks: görüşme yapmak: أجرى محادثات
Constructive talks: yapıcı görüşmeler: محادثات بناءة
To produce a positive result: olumlu sonuç vermek: أثمر نتيجة إيجابية
Summit meeting: zirve toplantısı: مؤتمر قمة
To sign an accord: anlaşma imzalamak: وقًع اتفاقا
Long-running dispute: uzun süren tartışma: نزاع طويل الأجل
To conduct an act of sabotage: sabotaj düzenlemek: دبرعمل التخريب
Peacekeeping forces: barış gücü: قوات حفظ السلام
To intensify an effort: çaba artırmak: عزز جهدا
To fight against terrorism: terörizmle mücadele etmek: كافح الإرهاب
International pressure: uluslar arası baskı: ضغط دولي
Irrespective of: aldırmaksızın: بصرف النظرعن
Tax evasion: vergi kaçırma: التهرب من الضرائب
To come under close scrutiny: yakın takibe almak: أجرى تحقيقا دقيقا
System of taxation: vergi sistemi: نظام ضريبي
In the foreseeable future: yakın gelecekte: في المستقبل القريب
To go round ( rumour ): ( söylentiler ) dolaşmak:تردد ( إشاعة ) على الألسنة
To lift a ban: yasağı kaldırmak: رفع حظرا
Public places: halka açık umumi yerler: الأماكن العامة
To be in effect: yürürlükte olmak:ساري المفعول
Public opinion poll: kamuoyu yoklamaları : استطلاع الرأي العام
Retaliatory attack: misilleme saldırı : هجوم مضاد
To become the victim of sth: kurban gitmek : ذهب ضحية
Policy of neutrality: tarafsızlık politikası : سياسة الحياد
Armed forces: silahlı kuvvetler : القوات المسلحة
Racial discrimination: ırk ayrımı تمييز عنصري :
Düzenleyen enesbali - 16Temmuz2008 Saat 22:42
arabça online'dan alımıştır
|