Allah'ım sen bizi dosdoğru yola ilet!
Ni'met verdiklerinin yoluna...
Allah, Fatiha suresinde bize kendini tanıtmaya başladığında; yaratıcının yerini ve kendi yerimizi anlıyoruz. Yaratıcının nedenli büyük ve övülesi; rahman ile rahim ile rahmetinin evrenselliği, hali hazırda işleyişi ve geleceği garanti edişi; şımaranlar için durdurucu ve düşündürücü yargılama sisteminden bahsedişi olduğunu hissediyoruz.
O din gününün sahibi ise; o zaman din neydi? Sadece hesap ve ceza ise neden ceza kelimesini kullanmadı?
Din günü-yaşam tarzı ve şekli- her gün yapıla gelen davranışların toplamı- kanunu, yasası, hesap, beraat ve hapsi, alacağı vereceği olan, en gelişmiş en son model en medeni ve ondan sonra bu seviyenin elde edilemeyeceği yegâne tek bir medeniyet. Ordusu özel, polisi özel, gardiyanı özel, hapishanesi özel; suçluları ve hissettikleri suçları özel, yargıcı ve şahitleri özel. beraatı özel, mükafatı özel, kazananı ve kazandıkları özel, refakatçisi özel, arkadaşları özel, gideceği yer özel, ikramları özel.
Böyle bir sistemin Yaratıcı ‘sına bütün benliğinizle teslim oluyor ve diyorsunuz ki:
"evet, Allah’ım anladık. Öyleyse sana kulluk ediyor ve senden yardım diliyoruz."
Yani sen efendi, biz kuluz. Öyleyse hazırız ve irademizle sana geliyor ve senden razı olarak bizden razı olmanı isteyerek kulluk ediyoruz. Biz köle değiliz. Çünkü sen bizi zorlamadın. Bize zorla boyun eğdirmedin. İstemediğimiz halde istemediğimiz şeylere mecbur etmedin. Bizi zorla seni övmeye de mecbur etmedin. Biz isteyerek geldik. Gönülden geldik. Hayatımızı ibadete çevirmeye geldik. Her işimizin başına seni koymaya çalışıyoruz.
Ve her işimizi seninle bitirmeyi istiyoruz ve gayret ediyoruz.
Geceleyin, gündüzleyin, işte, dinlenmede, eğlencede, her anımızın her davranışımızın ibadet olmasını ve her eylemimizi ibadet kabul edeceğin bir şekle çevirmeyi istiyoruz. Ve çalışıyoruz.
Neden Biz? Neden ben değil?
Biz bir ümmetiz. Topluluğuz birbirimize muhtacız. Ve sosyal olarak beraber yaşarken her şeyi beraber yapıyoruz. Tek başımıza yaşamak bize zor gelir. Birbirimizin sahip olduğu birikimlere ve desteklerine muhtacız.
Ve bu ibadet eylemini de ancak toplu olarak dayanışarak birleşerek yapabilir. Hayat bir ibadet ise toplumsal ilişkiler de ibadet tarzında ve ibadet ahlakına uygun işlemelidir. Bireysel ibadetin toplum üzerinde bir etkisi yoktur. Toplumsal ibadetin ise bireylerin hayatında mükemmel etkileri olur. İşte bu yüzden sana, beraber kulluk ediyoruz ve beraber senden yardım diliyoruz. İşimizde, siyasetimizde, eğlencemizde, alış verişimizde seyahatlerimizde vs. tüm işlerimizi senin razı olacağın şekilde yapıyoruz.
Ben azmettim sen de bana yardım et!
Biz azmettik sen bize yardım et!
Senden yardım talebimizi, tembellerin yardım talebinden farklı tutuyoruz. Onlar oturarak Allah’ım yardım et! derken biz harekete geçtik çabalıyoruz ve fark ettik ki sen olmadan biz ibadeti de devam etmeyi de beceremeyeceğiz.
Bizi dosdoğru yola ilet!
اهدنا الصراط المستقيم...
Öyle bir yol ki bu yol, kılıç kadar keskin ve Arap kılıcı kadar düzdür. Kavisli değildir. Bu yüzden Araplar kılıçlarına da bu ismin bir çeşidini veriyorlar "surat"...
Sırat, geniş- düz- doğru yol demektir. Ve bizi bu yola iletmesini isterken "ihdi" kelimesini kullanıyoruz. Başka bir kelimeyi değil; irşid, eri, vessale gibi kelimeleri kullanmadan. Allah’tan bizi doru yola iletmesini istiyoruz. Üstelik burada sadece "ihdina" kullansaydık bile "bizi doğru yola ilet" demiş olacaktık.
am Allah "ihdina" ile özel bir talebi ifade ediyor. Bu da Arapların canlarını kurtarmak için istedikleri bir yol ve sonuç olarak elde ettikleri özel bir şey. HEDİYE HİDAYET aynı kökten türeyen iki özel kelime.
Araplar, çölde kaybolduklarında ihdina! diye yardım isterler. yani bana su yemek değil; doğru yolu göster, yol hediye et!. Verdiğin yemek ve su biter. Ama yolumu bulursam gideceğim yere erişirsem zaten kurtulacağım.
Bizde Allah'tan kaybolduğumuz bu dünya çölünde makam, maaş, hayat ve rahatlık dilemiyoruz. Bizi doğru yola ulaştırırsa zaten o yolun sonunda onlara ulaşacağız. Bunu istiyoruz. Sırat kelimesi ile o geniş ve düz yola talip olduğumuzu ve aslında tam adrese ulaştıracak yolu istiyoruz. Bir o yola girdik mi bir de sapmadan gidebildik mi, bir de yol boyunca Allah bize refakat etti mi, varış noktasına kadar bizi götürdü mü, en mükemmel şeyi elde etmiş oluruz.
Ya müstakim kelimesi! En mükemmel, tamamlayıcı unsur. Sıratın yere paralel; müstakimin yukarı çıkan bir yol olduğunu ifade edebiliriz. Dümdüz gittiğin bir yolda müstakimle yukarı yükseliş gerçekleşir. ve sen bakışını yükseltirsin. Herkesten daha yukarıları görürsün. Herkesin üstünü, gerisini, ilerisini görürsün. Olaylara farklı bakarsın.
Gözünün önünde ki görmene engel gözlüklerin kalkar ve ferasetle; at bakışıyla; 360 derecelik bir bakış elde edersin ve bu bakış her an ve her yerde meydana gelir.
Ve bu bakış gün geçtikçe de genişler ve yükseliş arttıkça da artar.
Ve bu hediye edilen, hidayet edilen müstakim doğru yolda sabit kalamazsak düşüş, herkesin düştüğü gibi olmaz. Çok daha acı verici ve çok daha yıkıcı olur. Felaket olur. Alimlerin sapıtması toplumları helake götürür. Liderlerin azması toplumları mahveder.
bu nedenle sürekli, sürekli İHDİNAS SIRATEL MUSTAKİM.
VE
SIRATELLEZİNE ENAMTE ALEYİM...
yani işi mükemmel bir şekilde bitirmiş, tamamına erdirmiş, ve hediyesini, mükâfatını almak için bekleyen; düşme, gerileme, yıkılma, bozulma ve bizim geçtiğiniz yerden geçme ihtimali kalmamışların yoluna bizi ilet diyoruz.
Kim bu ni'met verilenler? nisa 69'da bu kişiler Resuller, Şehitler, Salihler, Sadıklar olarak haber verilmiştir.
Bunlar artık imtihan defterini kapatmış, model kişilerdir.
Peki bunların gittiği yolu nasıl örnek alacağız?
Enam suresi 150-153 arası ayetlerde
Isra suresi 19 39 arası ayetlerde de buyurduğu gibi sırasıyla
Allaha şirk koşmamak, anne babaya iyilik, yetime fakire iyilik ve azarlamama, yalanlayanların havasına uymamak, çocukları öldürmemek, fevahişe (çirkin ve kötü davranış- her türlü zina eylemi) yaklaşmamak, haksız yere adam öldürmemek, yetimin malını yememek, tartı ve ölçüde hile yapmamak, akraba bile olsa adaletli olmak ve Allah'a verdiği sözü tutmak. Bunlar Allah’ın; bu benim doğru yolum dediği yolda yapılacak şeylerdir...
Bu gün Müslümanlar, ni'met verilenlerin yolunu yanlış anlamışlardır. Onlar bu ni'meti rahatlık, zenginlik, cennet gibi hiç bir sorunu olmayan hayat olarak anlamışlardır. Ve rahatı elde edebilmek için birçok değeri yıkmışlar ve doğru yolda sabitliği satmış yerine dünyayı almışlardır.
Oysaki ni'met verilenlerin yolu öyle rahat, cennetin yaşandığı yol değil; sonucu cennet olan bir yoldur. başı ve ortası cennet değildir. Sonucu cennettir.
Tüm Peygamberlere ve Salihlere bakın yukarıda saydığımız doğruları yapmaya ve yaşatmaya başlayınca hayatlarında en ağır ithamları ve eziyeti yaşamışlardır.
ve yine Müslümanlarımız, cemaatinden tarikatına; partilisinden partisizine varıncaya kadar Allahtan doğru yolu istemişler ve elde edince de Allah’a, haşa kapıyı göstermişlerdir. “Allah’ım! Tamam, ben artık bu doğru yolda istediğimi yaparım ya da ben artık doğru yoldayım ya kimse bana karışamaz psikolojisi ile hareket ettikleri için hızlı bir şekilde dibe yuvarlanmaktadırlar. Ve en kötüsü de onları hala doğru yolda sanan saf müslümanları da uçuruma göndermektedirler.
Tebaanın, liderlerle ve hocalarla felaket uğramaması için yaşayanları; vefat etmiş örneklerle kıyaslaması gerekir.
selam ve dua ile
Ayşe koçak
İHDİNAS SIRATEL MUSTAKİM
BİZ DOSDOĞRU YOLA İLET!
dört tür savaş vardır.
bir ruhla beden arasında
diğeri kadın ve erkek arasında
üçüncüsü; patron ve işçi arasında (Sermaye iş gücü)
dördüncüsü; devlet ve halk arasında
günün sonunda mutlaka biri olarak uyursunuz. ve sabah ta yine bir olarak kalkarsınız.
o bir olarak düşünür, çalışır, plan yaparsınız, ve alt etmeye, yenmeye, üstün gelmeye, sözünüzü geçirmeye çalışırsınız. ve o biri olmaya öyle kendinizi kaptırırsınız ki ötekini asla anlamaz anlamak istemezsiniz. biraz çaba sarfetseniz bile psikolojiniz savaşmaya modlanmış olduğu için başaramazsınız.
işte tam bu durumda iken
BİZİ DOSDOĞRU YOLA İLET DERKEN
içinde bulunduğumuz taraftan ortaya gelmeye hazır olduğumuzu
ve halimize razı olmadığımızı Allah'a arz ediyoruz. ve maddi manevi olarak bağlardan kurtulmaya çalışıp hayatımızda denge istiyoruz ki bu dünya yaşanılacak hale gelsin.
ve ni'met verilenlerin (yumuşak davranılanların ve yumuşak davrananların yoluna)diyoruz.........
AYŞE İNAN KOÇAK