fecr suresi.

vel fecr veleyalin aşr
و الفجر وليال عشر
bismillahrrahmanirrahim

fecre andolsun 
ve on geceye
çifte ve teke
ve gitmekte olan geceye
akıl sahipleri için bunda bir yemin yokmudur
görmedin mi ne yaptın rabbin ada
direkeler sahibi ireme
onun bir benzeri ülklerde yaratılmamıştı
vadide kayaları oyan semuda
ve kazıklar sahib firavuna
üleklerde azgınlık yaptılar
ve orda fesadı çoğalttılar 
rabbin de onlara azab kırbacını döktü
çünkü Rabbin gözetleme yerindedir

Allah bir çok surede dolduğu gibi bu surede de aslında çok büyük önemi olan ve düşünülmesi gereken şeylere yemin etmektedir. bu yemin edilen şeylerin bir çoğunda mecaz tarafta kendileri kadar önemlidir ve ayrı bir önem taşımaktadır.

bu surede de fecre yemin etmektedir. ve nedir Fecr? 
kelime anlamı ile 
güneşin doğduğu zaman, sabahın ilk vakti,suyun fışkırması, günah işlemeye soyulmak, demektir
Allah sabahın ilk doğdu zamana yemin ediyor. her kezin buhranda gaflette odluğu zaman dilimi. ve her kezin uykuda geçirdiği zaman. Bu zamanı yaşayarak geçirenler hariç.

dikkat çekiyor Allah bu önemli vakte ki o çalışmanın koşturmanın bir şeyler koymanın başlangıcıdır. o vakit parlamaya hazır bir günün ilk habercisidir. yani parlamaya başlayan islam'ın başlangıç anıdır ve halklar ondan gafildirler

وليال عشر
"on geceye"
Aşr( on davranış onda bir)
arapça bilenler sayının sayılan şeyden öcne geldiğini bilirler
öyleyse aşr kelimesi neden sonda gelmiştir. aşr kelimesi sıfattır ve on anlamına geldiği gibi davranış ilişki aşiret de bu kelimeden türemiştir. ve sonra fecr kelimesi elif lam ile başladığı halde bu ayet nekra olarak gelmiştir yani elif lam'sızdır.

fecr bilinen bir sabahtır ve oda bilinçle kalkılan ve her kez gaflette iken gafletin üzerinden atıldığı ve ilişkilerin birlikteliklerin beklenen doğumun gerçekleştiği sabahtır. o herhangi bir on gecenin birikimin birlikteliğin davranışın doğduğu sabahtır. o öylesine çıkmadı ve doğmadı o fecr ile tıpkı suyun fışkırarak çıktığı gibi doğdu. o yavaşta etkisiz de silik de yavaş ta doğmadı. o her kesi etkileyerek, kendini göstererek doğdu her ne kadar gaflette olursa olsunlar onun parlaklığından ve ısısından sarmasından ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar o şafak o fecr onların tüm kainatın üzerine doğdu. 
ve doğduğu günün gecesi artık yürüyüp gitmeye başladı.karanlık ve zulumat yüklü gece de gitmeye başladı. çünkü aydınlık ve karanlık bir arada olamaz. ikisinin aynı anda varlığı mümkün değildir.

sabahın yara yara gelmesi fışkırarak geceyi delmesi gecenin o son onda birlik bölümünün en karanlık zaman dilimine hakimiyetini ilan etmesidir fecr.

Ve bu aynı zamanda dönen döngüye ve döndüren yegane varlığa işarettir. Yer dönmese, etrafında dönenler olmasa ve konulan kurallar olmasa ne fecr olur ne de gece ne de gündüz olur. Allah ilan ediyor ki her şey bir döngü üzere kuruldu ve devran döner bir o zamanını yaşar bir bu zamanını yaşar. Hiç bir şey baki değildir. Ve her şey bir diğerinin gidişi ile hayat bulur ve kendi de öbürünün geliş ile gitmek zorundadır. Ama yok olmamaktadır. 
Zulm gelince sanmayın ki baki kalacak. Rahatlık gelince sanmayın ki daimi olacak. İman ettik deyince sanmayın ki gece sizi esir almayacak. Zalim olduğunuzda da sanmayın ki doğan fecr sizi götürmeyecek..

Çifte ve teke...

Çift : şef’ tek :vetr
Şef-i kelimesi çift- tekrarlama- yardım isteme- aracılık etme- şefaat etme-yardım etme anlamlarına gelmektedir.
Vetr kelimesi: tek- zulum-haksızlık-arafe günü anlamına gelmektedir.

Buna göre çift ve tek; rivayetlerde söylenenler olabildiği gibi yardım etme aracılık etme ile zulum etme haksızlık eme anlamı ile başka bir ikileme dikkat çekiyor olabilir. Yani karanlığı yararak çıkan sabahta kim ne yapacak yardım edecek mi yoksa zulum mü edecek. Allah teke ve çifte veya yardıma ve ya zulume dikkat çekmiş de olabilir.
Ve hatırlatıyor yenden bu gece gittiği zaman
Yesr: gece ve üzüntü gitti demektir. Öyleyse bu gece ve karanlığı ve üzüntüsü gitmeye mahkumdur gidecektir. Gecede bir hüzün gündüzde bir mutluluk vardır.

Ve Allah bu döngüye yemin edip dönüyor diyor ki hadi söyleyin akıl sahipleri için bunda yemin yok mudur?
Hicr kelimesi: haram- engel koyma-akıl-mahrum etme anlamlarına gelmektedir. 
Kasem: yemin-ve kısmun(parça nasip) kelimesinin türediği kaseme kelimesi ile aynı köktendir.
Şimdi anlam yeniden bakalım: akıl sahipleri yani kendine engel koyan-haramları olan akıl sahibinden bahsediyor. Bu da demek oluyor ki sınırsız aklı ve sınırsız davranışları ortaya koyanların aklı ile bakanlara değil haramları olan engelleri olan bir akılla bakanlara bir yemin yok mudur. Hitap aklını terbiye altında tutanlardır. Ve kasem kelimesi yemin anlamında ve eğer türediği kelimeye bakarsak paylaşma pay anlamı vardır. Öyleyse bu anlatılanlar haramlara uyan bir akıla kişiye bir pay dır. nasiptir. Yemindir. Ve iki şeyi(doğru yanlışı) birbirinden ayıracak bir durumdur. Yani leyl suresinde geçen ve fecr suresinde geçecek olan iki kutubun durumu.(cimrilik edip doğruyu yalanlayan ile verip güzeli tasdik edenlerin durumu)(ni’met verilen ve ni’met az verilen kişilerin durumu.....)
Allah bundan sonra devam ediyor
“ne yaptı Rabbin Ad’a 
Sutunlar sahibi İreme ki onun gibisi ülkelerde yaratılmamıştı 
Gözümüzün içine soka soka söylüyor Ad kavmine ne oldu irem kavmine ne oldu? Rabb'in ne yaptı?
Sutunlar anlamına gelen “imad” gerçekte neyi ifade ediyor?
İmad: direk dayanak temel kazık-ve en önemlisi de general. Tüm general
Kurdukları bağ bahçeleri ile yaptıkları yapılar ile bir döneme büyüklüğün- gücün-ihtişamın imzasını atmışlardı. Ve Allah ülkelerle kıyaslıyor ve benzeri yaratılmamıştı diyor. 
burada mesajlardan biri de Milletlerin sahip olduğu gücün kendilerinden olmadığını onlar için yaratıldığını ve onların eliyle onlara veriliğini belirtmesidir.
Muhteşemdi, güçlü idi ve özellikle de sutunları yani yıkılmaz sarsılmaz yapıları ve kendilerini yıkılmaktan koruyacak askeri düzenleri ve yetkilileri vardı.buna dayanıyor ve güveniyorlardı.
Ve kayalara hükmeden Semud. Dağlardan kayaları kesip getiriyorlar vadilerde yüksek binalar yapıyorlar ve hemde dağlarda kayaları öyle bir kesip getiriyorlardı ki kayalardan 
boşalan yerlerde de saraylar oluşuyordu. Yani öyle sistemle ve hesapla kesip taşları çıkarıyorlardı. Hem içinden çıkanlar saray yapılıyor hemde çıkarılan yerler saraylaştırılıyordu.
Ve firavun. Kazıklar sahibi firavun 
Kazık anlamına gelen evtad kelimesi: kazık çivi dağ başkanlar ileri gelenler analamına geliyor.
Ayetlerde firavundan bahsedilince genelde ale firavn der yani firavunun ileri gelenleri. Söz sahibi danışmanları yardımcıları ....
Burada evtad kelimesi ilk olarak piramitler olarak anlaşılabilir ve itiraz edilemez de. ama yeterli değildir. Evtad’a diğer anlamı verecek olursak danışmanları ve yardımcıları ve firavunun tüm zulümlerine ortak olan ileri gelenleri siyasileri ve devlet adamları....
Ad- semud- firavun ve sahip oldukları şeyler insanların, egemenlerin imrendikleri ve sahip olamak için gayret sarf ettikleri ve sahip olunca da ezmek zulmetmek için kullandıkları, Allah'ı unuttukları ve kibir ve övünç kaynağı olan dünyalı objeler. Kim saraylara imrenmiyor ki? Kim o saraylarda devletleşmiyorki? Kim o yüksek sutunlar içinde kurdukları saltanatta askeri ve siyasi gücü elde tutmanın savaşını vermiyor ki, ve bu gücü kaybetmemek için elinden geleni yapmıyor ki.
Ve kalıcı olamak uğruna anıtlarını ve saraylarını ve mezarlarını –karargahlarını dikip askerine ve devlet adamlarına sırtını dayamıyor ki? Yıkılmazlığı ve ebediyeti yaşamaya çalışıyorlar. Sonra ne oluyor bu sahip olunanları kaybetme korkusu ile öyle bir hale bürünüyorlar kı ülkelerde azgınlaşıyor ve önlerine gelen herkese zulm ediyorlar. Doğaya hayvana insana ve bunları yaratan Allah’a...
Yer yüzünde fesadı çoğaltıyorlar ve bunu yapmazlarsa eğer yıkılacaklarına inanıyorlar. Herkes birbirini yerse kimse çaldıklarının hesabını soramaz diye düşünüyorlar. Eğitime karıştırıyorlar- sağlığı karıştırıyorlar ziraatı karıştırıyorlar erkek ve kadınları birbirine düşürüyorlar aileleri dağıtıyorlar her şeye nifak ve fesadı sokuyorlar. Nefreti ve kini sokarak hizipleşitiriyorlar . kimini kimine köle kılıyorlar. Ve hakları engelliyorlar. Kısaca akla ne gelirse her türlü suç ve ayrılıkçı ve ağlatan inciten şeyi yapıyorlardı.
Sonra ne oldu? Rabb'in azap kılıcını onlara indirdi 
Hiç birisi Allah’ın gözetleme yerinde onları gözetlediğini hatırına getirmedi. Kendilerinin gözetlediğinden daha fazla Allah onları gözetliyordu ve bir an bile oradan ayrılamadan onları takip ediyordu. 
Çıkarılacak olan dersler özetle:
Bir değer dünya ile sınırlı ise geçicidir
Yapılan yapılar görsel olarak ne kadar güzel ve görkemli olursa olsun putlaşmamalıdır ve zulmetme aracına dönüşmemelidir.
Sahip olunan şeylerin ilmi ve ahiret yönü varsa bu dünyalık materyallerle kamufle edilmemelidir
Eğer dünyalık bir nesne ile kamufle ediliyorsa o ilimin ahiret boyutu yıkılmıştır ve değersizleşmiştir. Ve sonuçta kamuflaj bozuldukça da kıymeti kalmayacaktır.
Güvenilen ve dayanılan mercilerin askeri ve siyasi ve ekonomik gücü geçicidir. Ve zulme dayanıyorsa yıkılınca ağır bir de bedeli vardır. 
Sahip olunan şeyler sadece bizim için yaratılmış ve elimizle bize verilmiş şeylerdir. Ve her an kullanımımız dan çıkabilir.
Herkesin karanlığı yaşadığı ortamda doğan bir fecr varsa gafletten uyanmalı ve fecrin doğmasına yardım etmeliyiz. Çünkü biz istemesek de o zaten doğacaktır.
Selam ve dua ile
Ayşe Sıdıka Koçak- İnan
10 15 2017

devamı

fecr suresinden
hafızada kalanlar....
bismillahirrahmanirrahim

muhakkak ki RAbbin gözetleme yerindedir
insana gelince rabbi onu imtihan ettiği zaman ve arkasından ona ikram ettiği zaman ve ni'met verdiği zaman "Rabbim bana ikram etti der
ama Rabbi onu imtihan ettiğinde ve ölçü ile verdiğinde "Rabbim bana ihanet etti" der
hayır insan yetime ikram etmez
ve miskini doyurmaya teşvik etmez
mirası da öyle bir yer ki 
ve malı da helal haram gözetmeden toplar
hayır hayır yer bir sarsılışla sarsıldığı zaman 
Rabbin ve melekler saf saf geldiği zaman
cehennem o gün getirildiği zaman, 
insan hatırlar ama hatırlamadan ona ne
keşke hayatım için bir şeyler takdim etseydim der
o gün onun azap ettiği gibi kimse azap edemez
ve onun bağladığı gibi kimse bağlayamaz
ey mutmain olmuş nefis 
rabbine razı olmuş ve olunmuş olarak dön
gir kullarımın arasına ve gir cennetime

evet ayetlerin bundan önceki bölümünde Allah doğada var olan muhteşemliklere dikkat çekip kendi gücünü ortaya koyduktan sonra dönemin azgın zalim kafirlerine daha önce gelen kavimleri hatırlattı. hani o zalimler de rasulleri beğenmemiş ve getirdikleri risaletin aslında kendi ellerinde olması gerektiğine inanmışlardı ve o risaletin bu nebilere yakışmadığı gibi vehimlere kapılmışlardı da bunu farklı yollardan ifade ederken bazen de açıkça söylemişlerdi."içimizden bu adama mı verildi. çobana mı. v.s 
gibi ifadelerle ihanete uğradıklarını düşünüyorlardı.

Allah ta onların bu psikolojilerini ortaya koyarken helak olan kavimlerinde aynı psikolojide olduklarını farklı ayetlerde dile getiriyordu. sizin layık olduğunuz şey sadece hakir kılınmak ve azaba uğramaktır risaletin verildiği elçi olmak değil. diyordu.

Mekke;kutsal belde ve mekkeliler haramin koruyucu ve hizmetkarları idi.
özellikle de fil olayından sonra iyice ayrıcalıklı olduklarına ve Allah'ın özel kullarından olduklarına inanarak Allahın kendilerine ikram ettiğini çünkü bunu hak ettiklerini iddia ediyorlardı
ama risaletin gelmesiyle müşrikler ve yahudiler Allahın sevgili kulları oldukları iddiasını kaybetmiş oldular ve Allah onları hakir kıldı diye düşündüler. halbu ki Allah hakir kılmadı sadece ni'mete bir ölçü koydu. ve onlara verilen ni'metin de aslında her türlü ni'metin 17 18 19 20. ayetlerde geçecek nedenden dolayı gasb edilmesine ve zulme dönüştürülmesine Artık rıza gösterilmeyeceği kurallar geldi. 
bu kurallara uymak onlar için imkansızdı her şeyde bir ölçü olacaktı. ve buda ilk etapda darlık demekti. her ne kadar geleceği varlık olsa da. sonra liderlik ellerinde iken ikram edilenlerdendi. her şey onlardan sorulurdu. ama şimdi başkasına soruluyordu ve onun sözü geçiyordu. bu nedenle artık kendilerine ölçü konulmuş oldu.

dikkat edelim "kader" yani "ölçü" demek Allah verirken önlerine dökmeden, vanasını açmadan ölçü ile kilo ile gram ile veriyor. mesela bir bağınız olsa oradan bol bol ürün toplasanız dağıtırken ne dökülene ne de verdiğiniz miktara bakarsınız. ama pazardan alıyorsanız bir de az alabiliyorsanız kilo gram devreye girer ve verirken artık ölçerek verirsiniz.

bu ilimde makamda parada üründe statüde kısaca her şeyde böyledir.
Allah ta; ihanete uğradığına küçük düşürüldüğüne inanan bu adamlara dört ayeti hatırlatıyor:
ve yetimlere ikram etmiyorsunuz diyor. yani vermiyorsunuz demiyor. siz ikram edilenlerken ikram etmiyorsunuz. 
düşünün ikram kime ve nasıl yapılır. ve uslubu ile sunumu ile....
sonra miskini doyurmaya teşvik etmiyorsunuz. miskin olanlar nefsin hoşuna gitmeyen kişilerdir. kirlidirler rüküşdürler ve her türlü eksikliği üzerlerinde barındırırlar. onlara vermiyor bir de verilmesi için hiç bir şey yapmıyorsunuz.
sonra malı da öyle bir biriktiriyorsunuz ki helal ve haram birbirine karışıyor.
helal ve haram, kimin hakkı, kimin emeği hiç umurunuzda değil. iş verenler çalışanlarının sırtından köşe dönerken çalışanları ay sonunu nasıl getireceğinin kaygısına düşmüş. her yerde ve durumda helal mal ile haram mallar biriktiriliyor. krediden tutunda torpille başkalarının işini elinden almalara varana kadar...
sonra mirası öyle bir yiyorsunuz ki...
anne babadan kalan mirası kızların hakkını vermeden ve miskinlerin ve akrabaların hakkını gözetmeden yiyorsunuz. halbuki o malda sadece sizin değil her kesin hakkı var...
sonra miras ayetlerinden anlıyoruz ki "miras" sizin bir önceki kuşaktan devr aldığınız ve bir sonraki nesle aktarmanız gereken her şeydir. doğa, ormanlar, denizler, ilim bilgi teknoloji aklınıza her ne geliyorsa bir önceki nesilden aldığınız o sizin değildir. onda gelecek neslin hakkı vardır ve siz onu tüketiyor ve yok ediyorsunuz sanki sizden sonra kimse gelmeyecek. boşa akan sular tahrip edilen ormanlar ve kirletilen piknik alanları v.s

ve allah gözetleme yerinde sizi görüyor. o görmüyor o gözetliyor. görmede bilinç yoktur. ama gözetleme bilinçli bir eylemdir. ve takip edildiğiniz ve hesap sorulacağınız cezalandırılacağınız anlamına gelir.

ve şimdi diyor ki Allah "rabbin ve melekeler Saf saf geldiği zaman...
Allah gelir mi? bu konuda oturup kalkmışlar bunu tartışmışlar.
halbuki gelmek anlamına gelen cae kelimesi "meydana gelmek" ve yapmak anlamına da geliyor.
öyleyse Allah ve melekleri saf saf -sıra sıra-grup gurp ortaya koyuyor. ve cehennemde getiriliyor ve hatırlamalar başlıyor. insan bir bir hatırlıyor hatırlıyor. ama hatırlamadan ona ne? ne faydası olacak? faydası olmak; sonuç olacak işlerde bulunmak demektir. ve bu fayda verecek işler de yapılamayacağına göre "keşke önceden hayatım için bir şeyler yapsaydım"der.
tehditler savruluyor ayetlerde :"artık hiç kimse onun azabı gibi azap edemez ve kimse onun gibi bağlayamaz. iki anlam veririz bu ayetlere birinci de "Allah'ın bağladığı gibi .. diğer anlamda kişi o kadar pişman olur ki bu pişmanlık sonucu kendine azap eder ve azap edilecek malzemeyi de beraberinde getirir ki Allah da onunla ona azap etsin ve bağlasın. yani Allah zalim değildir. ve azabı kendinden değil getirenin kendisindendir. Allah'ı suçlamayın yani..
ve gördün "ey insan sana neler anlattık. ve sana nasıl örnekler verdik. için tatmin oldu ve ve bu anlatılanlara karşı bir şüphen de yok öyleyse dön artık içinde bulunduğun halden ve yoldan
razı olan ve razı olunan olarak ve razı olduğun yere; Allah'a dön. Allah senden RAzı olsun ve kullar da senden razı olsun tüm dünya da...sen de razı olarak...

Hayatta hiç bir zaman insanın razı olduğu şeyden ikinci şahıslar razı olmaz insanların razı olduğundan da kişinin kendisi razı olmaz. Allah çifte mutluluğu vaad ediyor önce bu dünyada sonra da öbür tarafta..
ve kullarımın arasına gir! emri. 
niye müşrikler kul değil mi?
Allah burda böyle söylüyor? tüm hayatı boyunca kulluk etmeyen ve Allah'ı Rab olarak görüp te ibadet etmeyenler ve Allah'a kulluk yapmak için değer vermeyen zevata, kıyamette Allah kullarım demiyor. madem kulluk yok öyleyse kul olarak acımak ve ikram etmek de yok.
ve öyleyse cennetime gir"de denilmeyecek.

Allah anlayan yaşayan kullarından olmamızı nasip etsin

Ayşe Sıdıka Koçak
28 10 2017


 
 
Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol